Müzik canlandı, ipler gerildi. Sinema perdesinde gözleri kaygılı, istese de değiştiremeyeceği donuk mimiksiz yüzüyle iyice zavallılaşan kukla, kendisine uzanan davetkar “EL”e baktı. “EL” şuhtu, egemendi, işaret parmağıyla onu gösterirken amansızdı. Sonra kukla çaresizce kollarını açtı. “EL”in parmaklarından kuklayı yönetecek ipler sarktı, halkalar yaklaşırken kukla son bir çırpınışla kollarını kaçırmak istedi. Ama nafile, “EL” hazırlıklıydı. Onun gibi nice kuklayı parmaklarının dokunuşuyla ehlileştirmişti. Sert bir şekilde ipleri çekti ve kukla benliğinin zarif özgürlüğünü “EL” e teslim etti.
Seyirciler ayağa kalkıp çılgınca alkışladılar. Bir kuklanın çırpınışlarında, kendilerini saran dokuyu bulmuşlardı belki. Tüm bu gösterinin ardındaki büyük usta ise, efsanevi Çek kuklacı Jiri TRNKA’ydı. Devamını Oku →
“Hikaye bir yıl önce başladı benim için. Hani bir romanın ortasından başlarsınız ve roman sizi sarar sonra biraz sonrayı okursunuz, biraz önceyi ve karakterleri tanır, ortamı tanır belki defalarca okursunuz. Böyle kitap nadir çıkar. Bir çok kitap baştan okunmaya başlanır ve o şekilde sona erer. İz bırakan insanlar da defalarca okunan kitaplar gibidir.” Devamını Oku →
Bir bina sizinle konuştu mu hiç? Kapısından girdiğinizde size bazı duygular yaşattı mı? Tekrar tekrar gelip gezdiğiniz yerler var mı? Peki ya mimarının neler düşündüğünü merak ettiniz mi?Devamını Oku →